1. Haberler
  2. Ekonomi
  3. Budva’da “Beton Denizi” Turizmi Yutuyor

Budva’da “Beton Denizi” Turizmi Yutuyor

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yaptığım sadeleştirmenin metnin orijinal kapsamını zedelediğini düşünüyorsanız haklısınız. İstediğiniz gibi daha fazla detayı koruyarak, özellikle Türkiye ve Rusya gibi önemli noktalara vurgu yaparak metni yeniden yazıyorum. Bu yeni versiyon, kaynak metindeki eleştirileri ve uzman görüşlerini daha kapsamlı bir şekilde yansıtacak, ancak okunabilirliğini koruyacaktır.

Bir zamanlar “Akdeniz’in Kraliçesi” olarak anılan Karadağ’ın turizm başkenti Budva, kontrolsüz ve agresif yapılaşmanın getirdiği yıkımla karşı karşıya. Yerel halk, sivil toplum örgütleri ve turizm çalışanlarının yıllardır yaptığı uyarılar gerçeğe dönüştü: Budva’da turizm, acımasız bir inşaat lobisinin gölgesinde kalmış durumda. Mevcut turizm sezonunun dahi eski Yugoslavya’daki savaş yıllarından daha kötü geçmesi, bu durumun en somut göstergesi olarak kabul ediliyor.

Siyasi İradenin Suç Ortaklığı ve Kara Para

“Vijesti” muhabirleri, bu felaketin temel nedeninin, siyasi elitlere yakın yatırımcıların, babaların ve dostların istekleri doğrultusunda hazırlanan felaket planlama belgeleri olduğunu belirtiyor. “Budva Monako gibi” sloganıyla başlayan bu süreç, şehrin turistik cazibesini kaybetmesine yol açtı. Daha da endişe verici olanı, son yıllarda Özel Yetkili Savcılık tarafından açılan davaların gösterdiği üzere, birçok inşaat projesinin arkasında uyuşturucu çeteleri veya sigara kaçakçılarının imzası bulunuyor. Bu durum, inşaat sektörünün kara para aklama için bir araç haline geldiğini gözler önüne seriyor.

Budva’da daire sayısının nüfusun iki katına çıkması, otellerdeki 20.000 yatağa karşılık özel konaklama tesislerindeki yatak sayısının en az beş kat fazla olması, turizmin ikinci plana atıldığının bir kanıtı. Bu durum, son 30 yıldır iktidarda olan hükümetlerin ve muhalefetin ortak suçu olarak görülüyor. Siyasi elitler, şehrin betonlaşmasını alkışlarken, inşaat lobisi milyonlarca euro kâr elde etti ve yasa dışı yollardan kazanılan paralar bu projelerle yasallaştırıldı.

Uzmanlardan Gelen Şiddetli Eleştiriler

İşletme ve Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Rade Ratković, “turizmin sessiz ölümüne tanık oluyoruz” diyerek bu süreci eleştiriyor. Ratković’e göre sorun, 1990’lardan itibaren turistik alanların konut inşaatlarına açılmasıyla başladı. O dönemde oteller yerine daireler inşa edildi, arsa fiyatları fahiş seviyelere çıktı ve turistik yatırım cazibesini kaybetti.

Ratković, hükümetlerin değişmesine rağmen inşaatın hız kesmediğini, hatta daha da yoğunlaştığını belirtiyor. Siyasete gelenlerin “dur” deme vaadiyle gelip, ardından daha da agresif bir yapılaşmaya başladığını vurguluyor. Bu durumun sonucunda turizmdeki ana gelir kaynağı, daireler veya ikinci konutlar haline geldi. Ratković, 2019’da önemli bir pazar olan Batı Avrupa pazarının son yıllarda tamamen ihmal edildiğini ve birçok otelcinin hayatta kalmak için tesislerini apartman dairelerine dönüştürmek zorunda kaldığını ekliyor.

Kara Para Aklama ve “Budvanizasyon”

Sivil toplum aktivisti Božena Jelušić de benzer bir eleştiriyi dile getirerek, Budva’daki yüksek metrekare fiyatlarının (4.000-12.000 avro) bunun bir piyasa değil, kara para aklama operasyonu olduğunu kanıtladığını söylüyor. Jelušić, turistik tesislerin ve plajların, yasadışı paranın yasal kanallara aktarıldığı “cepheler” olduğunu ifade ediyor. Bu kapalı sistemde, para geliyor, beton dökülüyor ve doğal alanlar geri dönülmez şekilde kayboluyor.

Jelušić’e göre, bu süreç 1979 depreminden sonra başlasa da, Yugoslavya’nın dağılması ve ardından gelen bağımsızlık süreciyle birlikte hız kazandı. Önce Rusya’nın, şimdi ise Türkiye’nin yatırımcılarının hedefi haline gelen Budva’nın demografik yapısı bozulurken, betonlaşma tüm hızıyla devam ediyor. Bu aşırı yapılaşmayı, betonlaşmayı ve çevre mirasının yok edilmesini ifade etmek için artık “Budvanizasyon” gibi yeni bir terimin kullanılmaya başlandığını belirtiyor.

İhmal Edilen Sürdürülebilirlik ve Sivil Direniş

Gazeteci Branka Plamenac, Budva’nın “yüzünü, görsel kimliğini ve özgünlüğünü” kaybettiğini, “kaçınılması gereken bir beton ormanına” dönüştüğünü söylüyor. Ona göre, Budva’nın kent katliamından başta hükümetler, yerel yönetimler, bankalar ve yozlaşmış plancılar olmak üzere birçok kişi sorumlu. Şehrin, Akdeniz ruhunu yitirerek, zengin turistlerin tercih ettiği Tivat, Kotor veya Perast gibi destinasyonlardan farklı, ruhsuz bir ortama dönüştüğünü vurguluyor.

Turizm sektöründe on yıllardır çalışan Dragan Purko Ivančević, 1993 yılında Karadağ parlamentosunda inşaata moratoryum getirilmesi çağrısı yapan ilk kişilerden biriydi. Ivančević, o zamandan bu yana gayrimenkulün tatil turizmini mağlup ettiğini ve en güzel turistik alanların turistik olmayan amaçlar uğruna yok edildiğini belirtiyor. Ivančević, “Her şey geri kazanılabilir, ancak yok edilen alan asla geri gelmez,” diyerek bu geri dönülmez duruma dikkat çekiyor.

Yıllar içinde sivil direnişin, mimarlar, avukatlar ve sıradan vatandaşlardan oluşan “Daha İyi Bir Şehir Derneği” tarafından yürütüldüğü, ancak ne yazık ki bu seslerin beton mikserlerinin gürültüsüyle bastırıldığı belirtiliyor. Bugün Budva’nın, devlet denetimi olmadan şüpheli sermayenin aklandığı bir poligon haline geldiği vurgulanıyor.

Makalenin tümünü buradan okuyabilirsiniz.

07.08.2025

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Karadağ Media ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

error: Content is protected !!
Bizi Takip Edin